DİLAN KUTLU
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, hayvanlarda görülen SAT-2 serotipi şap hastalığına karşı, “Vatandaşlarımızı şu an endişelendirecek, kaygılandıracak herhangi bir durum söz konusu değil” açıklamasına karşın Et ve Süt Kurumu’nun düzenlediği Et ve Süt Sektörü Çalıştayı Raporu’nda; şap hastalığının Türkiye’de “birçok bölgede çok sayıda görüldüğü ve önemli verim kayıplarına yol açtığı” tespitine yer verildi. Raporda, “Bugün şap hastalığının SAT-2 tipi salgın olarak ülkemizde birçok bölgede çok sayıda mihrakta görülmekte ve önemli verim kayıplarına yol açmaktadır. Hastalığın nereden ve nasıl bulaştığı, öncesinde bulaşı önleyici ne tür tedbirlerin alındığı ve hastalığın toplam sürüde kaç hayvanın telefine neden olduğu, bunların ırk ve yaş dağılımını gösteren ve toplamda oluşturduğu ekonomik kayıpları değerlendiren bir envanter bulunmamaktadır” denildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 9 Mart 2023 tarihinde Türkiye’de ilk SAT-2 serotipi şap hastalığı görüldüğünü açıklamış, ŞAP hastalığına karşı üretilen aşıların hayvanlara uygulanmaya başlandığını duyurmuştu. Eski Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, SAT-2 serotipi şap hastalığının, Türkiye’de görülmeden önce gerekli önlemlerin alındığını, tespit edilir edilmez de etkin bir mücadele stratejisin hayata geçirdiklerini söylemişti.
Et ve Süt Kurumu, temmuz ayında gerçekleştirdiği “Et ve Süt Sektörünün Mevcut Durumu, Politikaları ve Geleceği” konulu çalıştayın ardından Et ve Süt Sektörü Çalıştayı Sonuç Raporu’nu hazırladı.
Raporun, “Hayvan sağlığı ve refahı” başlıklı bölümünde şap hastalığına ilişkin yapılan tespitlerde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın şap hastalığıyla ilgili yaptığı açıklamayla ters düşen bilgiler dikkat çekti. Raporda tedavi hizmetlerinin özel sektöre bırakılmasıyla beraber ihbari ve mecburi hastalıklar dışında tedavi hizmetlere dair “verilerin toplanılmadığı” belirtilerek şunlara dikkat çekildi:
“KAÇ HAYVANIN TELEF OLDUĞUNA DAİR ENVANTER BULUNMAMAKTADIR”
“Bugün şap hastalığının SAT-2 tipi salgın olarak ülkemizde birçok bölgede çok sayıda mihrakta görülmekte ve önemli verim kayıplarına yol açmaktadır. Hastalığın nereden ve nasıl bulaştığı, öncesinde bulaşı önleyici ne tür tedbirlerin alındığı ve hastalığın toplam sürüde kaç hayvanın telefine neden olduğu, bunların ırk ve yaş dağılımını gösteren ve toplamda oluşturduğu ekonomik kayıpları değerlendiren bir envanter bulunmamaktadır.
“BRUSELLA VE TÜBERKÜLOZ İNSAN VE HAYVAN SAĞLIĞI İÇİN CİDDİ RİSK OLUŞTURMAYA DEVAM ETMEKTE”
Yine önemli zoonotik hastalıklardan brusella ve tüberküloz insan ve hayvan sağlığı için ciddi risk oluşturmaya devam etmektedir. Özellikle bu ve diğer hastalıkların önlenmesi ve kontrolüne ilişkin mücadele etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalara öncelik verilmelidir.
“KUZU VE OĞLAK ÖLÜMLERİNDE NET VERİ BULUNMUYOR, HAYVAN POPÜLASYONU İTHALATIN ÖNLENMESİNDE KRİTİK ÖNEME SAHİP”
Ülkemizde sürü ortalamasının çok üzerinde buzağı, kuzu ve oğlak ölümleri olduğu sektörde iştigal eden herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Buna karşın yüksek oranda buzağı, kuzu ve oğlak ölüm nedenleri ve kayıpların boyutuna ilişkin net veri bulunmaması, bu son derece hassas konunun önemini azaltmakta ve mücadele stratejilerinin geliştirilmesini zayıflatmaktadır. Türkiye’de hayvan popülasyonunun arttırılması, et ve süt veriminin yükseltilmesi ve dolayısıyla ithalatın önlenmesinde kritik öneme sahip olan bu sorunun çözümüne yönelik acil ve etkin bir eylem planı oluşturulmalıdır.
Alınması gereken önlemler ise şu şekilde sıralandı:
“-Küçük ve orta ölçekli aile işletmelerine koruyucu hekimlik hizmetleri verilmelidir. Hizmetlerin etkinliğini ve sürekliliğini sağlayacak bir denetim mekanizması ile belirli sayıda işletmeye sorumlu veteriner hekim tayin edilmelidir.
-Sağlık taramaları ve koruyucu aşılamalar yapılmalı, ayrıca hayvan refahı standartlarına uygunluk sağlanarak işletme gelirinde iyileştirmeler sağlanmalıdır.
-Bunun yanı sıra Bakanlık hizmetlerinin yayım çalışmaları yapılmalı ve işletmelere ait veriler sürekli güncellenerek verilerde güvenilirlik sağlanmalıdır.
-Programlı aşılara ilave olarak küçük aile işletmelerinde verimliliği tehdit eden hastalıklara karşı, gebe düve ve inekler için kullanılan aşılar (ve ishallere karşı karma viral aşılar) ile buzağıların hastalanma ve ölmesine yol açan hastalıklara karşı kullanılacak aşılar kamu tarafından karşılanmalı ve uygulanmalıdır. (pnomoni, ishaller, clostridial enfeksiyonlar, septisemiler vb.)
-Salgın ve bulaşıcı hastalıklann mücadele programlarına aynlan kaynaklar artınlmalıdır.
-Ulusal aşı üretim ve kontrol merkezi kurulmalıdır.
-Aşı ve biyolojik maddelerin Ar-Ge çalışmaları pahalı olduğu kadar halk sağlığını da ilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir.
-Kamu iradesinde, salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı araştırma yapmak, riskleri değerlendirmek ve hastalık çıkan yerleşim yerlerine diğer illerden yeterli sayıda personel ve araç ikame ederek ve aynı zamanda kamuoyu oluşturarak etkili mücadele programları düzenlemek, hastalıklarla yaşamayı kanıksamış anlayışı değiştirmek için önem arz etmektedir.
-Ticari işletmelerin tamamında sağlık taramaları yapılmalı ve en kısa zaman diliminde hastalıktan ara işletmelere dönüştürülmelidir.”
(Görüntü: Arşiv)